يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاء وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ أُوتِيَ خَيْرًا كَثِيرًا وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
yu'ti
verir
el hikmete
hikmet
men
kişi, kimse
yeşâu
diler
ve men yu'te
ve kime verilir(se)
el hikmete
hikmet
fe
o zaman, o taktirde, böylece
kad
olmuştu, olmuştur
ûtiye
verildi
hayran
bir hayır
kesîren
çok
ve mâ yezzekkeru
ve tezekkür edemez, düşünemez
illâ
ancak, sadece, hariç, den başka
ulû el elbâbi
ulûl'elbab, sırların sahipleri