إِن تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنكُمْ وَلَا يَرْضَى لِعِبَادِهِ الْكُفْرَ وَإِن تَشْكُرُوا يَرْضَهُ لَكُمْ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى ثُمَّ إِلَى رَبِّكُم مَّرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ إِنَّهُ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ
in
eğer, ise
tekfurû
inkâr ediyorsunuz
fe
böylece, artık
inne
muhakkak ki
allâhe
Allah
ganiyyun
gani, zengin, ihtiyacı olmayan
an-kum
sizden
ve lâ yerdâ
ve razı olmaz
li
için
ibâdi-hi
onun kulları
el kufre
küfür, inkâr
ve in
ve eğer, ise
teşkurû
şükredersiniz
yerda-hu
ondan razı olur
lekum
sizin için
ve lâ teziru
ve yüklenmez, taşımaz
vâziretun
yük taşıyan, günahkâr
vizra
ağırlık, yük, günah
uhrâ
diğer
summe
sonra
ilâ rabbi-kum
sizin Rabbinize
merciu-kum
sizin merciiniz, dönüş yeriniz
fe
böylece, artık
yunebbiu-kum
size haber verir
bimâ
şeyi
kuntum
siz oldunuz
ta'melûne
siz yapıyorsunuz
inne-hu
muhakkak ki o
alîmun
çok iyi bilen
bi zâti
sahip
es sudûr
sineler, göğüsler