قَالُواْ يَا أَيُّهَا الْعَزِيزُ إِنَّ لَهُ أَبًا شَيْخًا كَبِيرًا فَخُذْ أَحَدَنَا مَكَانَهُ إِنَّا نَرَاكَ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
kâlû
dediler
yâ eyyuhâ el azîzu
ey azîz
inne
muhakkak, gerçekten
lehû
onun var
eben
babası
şeyhan
ihtiyar
kebîren
büyük, yaşlı
fe
artık, o sebeple, bundan dolayı
huz
tut, al
ehade-nâ
bizden birisi
mekâne-hu
onun yerine
innâ
muhakkak ki biz, gerçekten biz
nerâ-ke
seni görüyoruz
min el muhsinîne
muhsinlerden