قَالَ مَا خَطْبُكُنَّ إِذْ رَاوَدتُّنَّ يُوسُفَ عَن نَّفْسِهِ قُلْنَ حَاشَ لِلّهِ مَا عَلِمْنَا عَلَيْهِ مِن سُوءٍ قَالَتِ امْرَأَةُ الْعَزِيزِ الآنَ حَصْحَصَ الْحَقُّ أَنَاْ رَاوَدتُّهُ عَن نَّفْسِهِ وَإِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ
kâle
dedi
mâ
nedir
hatbukunne
üzerinde konuşma yaptığınız konu, mesele
iz râvedtunne yûsufe
Yusuf'u elde etmeye çalıştığınız zaman
an nefsi-hi
onun nefsinden
kulne
dediler
karyetin
hayır
lillâhi (li allâhi)
Allah için
mâ alimnâ
biz bilmedik
aleyhi
onda
min sûin
(kötülükten) bir kötülük
kâlet imre'etu el azîzi
azîzin hanımı dedi
el'âne
şimdi
hashasa el hakku
hak (gizli iken sonradan) ortaya çıktı
ene
ben
râvedtu-hu
onu elde etmeye çalıştım, murat almak istedim
an nefsi-hi
onun nefsinden
ve inne-hu
ve muhakkak o
le min es sâdikîne
elbette doğru söyleyenlerden, sadıklardan