فَلَمَّا أَنجَاهُمْ إِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلَى أَنفُسِكُم مَّتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ إِلَينَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
fe lemmâ
ama, olunca, olduğu zaman
encâ-hum
onları kurtardı
izâ hum
o zaman onlar
yebgûne
azgınlık yaparlar, haddi aşarlar
fî el ardı
yeryüzünde
bi gayri el hakkı
haksız yere
yâ eyyuhâ en nâsu
ey insanlar
innemâ
sadece, yalnız, ancak
bagyu-kum
sizin azgınlığınız
alâ enfusi-kum
nefslerinizin üzerine size, kendinize
metâ el hayâti ed dunyâ
dünya hayatının metaı, malı
summe
sonra
ileynâ
bize
merciu-kum
sizin dönüşünüz
fe nunebbiu-kum
o zaman size haber vereceğız
bi-mâ
şeyleri
kuntum
olduğunuz
ta'melûne
yapıyorsunuz