إِنَّمَا النَّسِيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ يُضَلُّ بِهِ الَّذِينَ كَفَرُواْ يُحِلِّونَهُ عَامًا وَيُحَرِّمُونَهُ عَامًا لِّيُوَاطِؤُواْ عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللّهُ فَيُحِلُّواْ مَا حَرَّمَ اللّهُ زُيِّنَ لَهُمْ سُوءُ أَعْمَالِهِمْ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ
innemâ
ancak, sadece
en nesîu
unutma, terketme, erteleme
ziyâdetun
arttırmaktır, ziyade etmektir, artıştır
fî el kufri
inkârda, küfürde
yudallu
saptırılır
bi-hi
onunla
ellezîne keferû
kâfirler, inkâr eden kimseler
yuhillûne-hu
onu helâl yapıyorlar, sayıyorlar
âmen
bir yıl
ve yuharrimûne-hu
ve onu haram kılıyorlar
âmen
bir yıl
li yuvâtiû
uygun hale gelmesi için, uyması için
iddete
adet
mâ harrame allâhu
Allah'ın haram kıldığı şey
fe yuhillû
böylece helâl sayıyorlar
mâ harrame allâhu
Allah'ın haram kıldığı şey
zuyyine
süslendi, güzel gösterildi
lehum
onlara
sûu
kötülük, kötü
a'mâli-him
onların amelleri
vallâhu (ve allâhu)
ve Allah
lâ yehdî
hidayete erdirmez
el kavme el kâfirîne
kâfir kavmi