أَلَمْ يَرَوْا أَنَّا جَعَلْنَا اللَّيْلَ لِيَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
e
lem yerev
görmediler
ennâ
nasıl
kıldık
el leyle
gece
li yeskunû
sükûn bulsunlar, dinlensinler diye
fî-hi
orada, onun için
ve en nehâra
ve gündüz
mubsıren
görünen, aydınlık (olan)
inne
muhakkak ki
fî zâlike
işte bunda vardır
le
muhakkak, mutlaka
âyâtin
âyetler, mucizeler, deliller
li kavmin
bir kavim için
yu'minûne
mü'min olanlar, inananlar