حَتَّى إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
hattâ
hatta, nihayet, oluncaya kadar
izâ fetahnâ
açtığımız zaman
aleyhim
onlara
bâben
kapı
zâ azâbin
azap sahibi
şedîdin
şiddetli
izâ
olduğu zaman
hum
onlar
fîhi
içinde
mublisûne
ümitsizliğe düşenler, umutlarını kaybedenler