فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ
fasbir (fe ısbir)
öyleyse sabret
inne
muhakkak ki
va'dallâhi (va'de allâhi)
Allah'ın vaadi
hakkun
hak
fe
böylece, artık
immâ
amma, ya, veya
nuriyenne-ke
sana gösteririz
ba'da
bazı, bir kısım
ellezî
ki o
neıdu-hum
onlara vaadediyoruz
ev
veya
neteveffeyenne-ke
seni vefat ettiririz
fe
sonra, sonunda
ileynâ
bize
yurceûne
(onlar) döndürülecekler