فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا فَإِمَّا تَرَيِنَّ مِنَ الْبَشَرِ أَحَدًا فَقُولِي إِنِّي نَذَرْتُ لِلرَّحْمَنِ صَوْمًا فَلَنْ أُكَلِّمَ الْيَوْمَ إِنسِيًّا
fe
böylece, artık
kulî
ye
veşrebî (şeribe)
ve iç : (içti)
ve karrî aynen
ve gözün aydın olsun
fe immâ
fakat, eğer, ama
terayinne
görürsün
min el beşeri
beşerden
ehaden
bir kimse
fe
o zaman
kûlî
(sen) söyle
in-nî
muhakkak ben
nezertu
adadım, nezrettim
li er rahmâni
Rahmân'a
savmen
oruç (konuşmama orucu)
fe len ukellime
bu sebeple asla konuşmayacağım
el yevme
bugün
insiyyen
ins, insan