وَقَالَتِ امْرَأَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ لِّي وَلَكَ لَا تَقْتُلُوهُ عَسَى أَن يَنفَعَنَا أَوْ نَتَّخِذَهُ وَلَدًا وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
ve kâletimraetu (kâlet imraetu)
ve hanımı dedi
fir'avne
firavun
kurretu aynın
(sevinç) göz aydınlığı
lî
bana
ve leke
ve sana
lâ taktulû-hu
onu öldürmeyin
asâ
umulur ki, belki
en yenfea-nâ
bize faydası olur
ev
veya
nettehıze-hu
onu ediniriz
veleden
evlât
ve hum
ve onlar
lâ yeş'urûne
farkında değiller