إِنَّ فِرْعَوْنَ عَلَا فِي الْأَرْضِ وَجَعَلَ أَهْلَهَا شِيَعًا يَسْتَضْعِفُ طَائِفَةً مِّنْهُمْ يُذَبِّحُ أَبْنَاءهُمْ وَيَسْتَحْيِي نِسَاءهُمْ إِنَّهُ كَانَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ
inne
muhakkak, gerçekten
fir'avne
firavun
alâ
âli, ailesi (sülâlesi)
fîl ardı (fî el ardı)
yeryüzünde
ve ceale
ve kıldı
ehle-hâ
onun ehli, onun halkı
şiyean
grup, sınıf
yestad'ıfu
güçsüz, zayıf bırakıyor
tâifeten
taife, bölük, grup, kısım
min-hum
onlardan
yuzebbihu
boğazlatıyor
ebnâe-hum
onların çocukları, oğulları
ve
ve
yestahyî
sağ bırakıyor
nisâe-hum
onların kadınları, kızları
innehu
muhakkak o
kâne
oldu
min el mufsidîne
müfsidlerden, fesat çıkaranlardan