فَلاَ تَكُ فِي مِرْيَةٍ مِّمَّا يَعْبُدُ هَؤُلاء مَا يَعْبُدُونَ إِلاَّ كَمَا يَعْبُدُ آبَاؤُهُم مِّن قَبْلُ وَإِنَّا لَمُوَفُّوهُمْ نَصِيبَهُمْ غَيْرَ مَنقُوصٍ
fe
o zaman, böylece, artık
lâ teku
sen olma
fî miryetin
şüphe içinde, kuşku içinde
mimmâ (min mâ)
şeyden (dolayı)
ya'budu
ibadet ediyor, kulluk ediyor, tapıyor
hâulâi
bunlar, onlar
mâ ya'budûne
onların taptıkları şey, ibadet ettikleri şey
illâ
ancak, başka
kemâ
gibi, nasıl ki
ya'budu
ibadet ediyor, kulluk ediyor, tapıyor
âbâu-hum
onların ataları, babaları
min kablu
önceden
ve in-nâ
ve muhakkak biz
le muveffû-hum
elbette onlara ödeyen (vefa eden)
nasîbe-hum
onların nasipleri
gayra menkûsin
eksiltmeksizin (tenkis etmeksizin)