اعْلَمُوا أَنَّمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ
i'lemû
biliniz
ennemâ
sadece
el hayâtu
hayat
ed dunyâ
dünya
leibun
oyun
ve lehvun
ve oyalanma, eğlence
ve zînetun
ve süs, ziynet
ve tefâhurun
ve karşılıklı övünme
beyne-kum
sizin aranızda
ve tekâsurun
ve çokluk
fî el emvâli
malda, mal konusunda
ve el evlâdi
ve evlât, çocuklar
ke
gibi
meseli
onların misali, durumu
gaysin
yağmur
a'cebe
hoşuna gitti
el kuffâre
(tohumu toprakla) örtenler, çiftçiler, ekinciler
nebâtu-hu
onun bitkisi, ekini
summe
sonra
yehîcu
kurur, solar
fe terâ-hu
o zaman onu görür
musfarren
sararmış
summe
sonra
yekûnu
olur
hutâmen
çer çöp, kırpıntı
ve fî el âhireti
ve ahirette
azâbun
azap
şedîdun
şiddetli
ve magfiretun
min allâhi
Allah'tan
ve ridvânun
ve rıza, razı olma, hoşnutluk
ve mâ
ed dunya
dünya
den başka, ancak, dışında
metâu
meta, dünyalık, geçici menfaatler
el gurûri
aldanma