إِنَّ الَّذِينَ يُلْحِدُونَ فِي آيَاتِنَا لَا يَخْفَوْنَ عَلَيْنَا أَفَمَن يُلْقَى فِي النَّارِ خَيْرٌ أَم مَّن يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
inne
muhakkak
ellezîne
onlar
yulhidûne
dil uzatırlar, saptırırlar
fî
de, hakkında
âyâti-nâ
âyetlerimiz
lâ yahfevne
gizli kalmazlar
aleynâ
bize
e
mi
fe
böylece
men
kim, kimse
yulkâ
ilka edilir, bırakılır, konur
fî
de, içinde, içine
en nâri
ateş
hayrun
hayırlı, daha hayırlı
em
veya, yoksa
men
kim, kimse
ye'tî
gelir
âminen
emin olarak, güvenle
yevme el kıyâmeti
kıyâmet günü
i'melû
yapın
mâ
şey
şi'tum
dilediniz
inne-hu
muhakkak ki o
bi-mâ
şeyle
ta'melûne
yapıyorsunuz
basîrun
(en iyi) görendir