وَقَيَّضْنَا لَهُمْ قُرَنَاء فَزَيَّنُوا لَهُم مَّا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ
ve kayyadnâ
ve hazırladık, musallat ettik
lehum
onlara, onlar için
kurenâe
karinler, yakın arkadaşlar
fe
böylece, artık
zeyyenû
süslediler
lehum
onlara, onlar için
mâ
şey
beyne eydî-him
elleri arasında, önlerinde
ve mâ
ve şey
halfe-hum
arkalarında
ve hakka
ve hak oldu, hakettiler
aleyhim
onlara, onların üzerine
el kavlu
söz
fî umemin
ümmetlerde
kad
olmuştu
halet
gelmiş geçmiş
min
den
kabli-him
onlardan önce
min
den
el cinni
cinler
ve el insi
ve insanlar
inne-hum
muhakkak onlar
kânû
oldular
hâsirîne
hüsrana düşmüş olanlar