وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتِيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ اللّهُ أَن يُحِقَّ الحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ
ve iz yaıdu-kum allâhu
ve Allah size vaadediyordu
ihdâ et tâifeteyni
iki taifeden (topluluktan) biri
enne-hâ
onun olduğu, olması
lekum
sizin
ve teveddûne
ve temenni ediyorsunuz, diliyorsunuz
enne
olduğunu, olmasını
gayra
başka, diğer, ... olmayan
zâti eş şevketi
silâh sahibi
tekûnu
olması
lekum
sizin
ve yurîdu allâhu
ve Allah istiyor
en yuhıkka el hakka
hakkın gerçekleşmesi
bi kelimâti-hî
onun kelimeleri, sözleri ile
ve yaktaa (en yaktaa)
ve kesiyor (kesilmesi)
dâbira el kâfirîne
kâfirlerin arkası, neslin devamı