إِذْ أَنتُم بِالْعُدْوَةِ الدُّنْيَا وَهُم بِالْعُدْوَةِ الْقُصْوَى وَالرَّكْبُ أَسْفَلَ مِنكُمْ وَلَوْ تَوَاعَدتَّمْ لاَخْتَلَفْتُمْ فِي الْمِيعَادِ وَلَكِن لِّيَقْضِيَ اللّهُ أَمْراً كَانَ مَفْعُولاً لِّيَهْلِكَ مَنْ هَلَكَ عَن بَيِّنَةٍ وَيَحْيَى مَنْ حَيَّ عَن بَيِّنَةٍ وَإِنَّ اللّهَ لَسَمِيعٌ عَلِيمٌ
iz
olduğu zaman
entum
siz
bil udvetid dunyâ (bi el udveti ed dunyâ) (udve) (dünya)
vadinin yakın kenarında : (vadinin kenarı, kıyısı) : (edna (yakın) kelimesinin muennesidir) (muennes = dişi kelime)
ve hum
ve onlar
bil udvetil kusvâ (bi el udveti el kusvâ) (udve) (kusva)
vadinin uzak kenarında : (vadinin kenarı, kıyısı) : (aksa (uzak) kelimesinin muennesidir)
ve er rekbu
ve kervan
esfele
daha aşağıda
min-kum
sizden
ve lev
ve eğer, şayet
tevâadtum
vaadleştiniz, sözleştiniz
lehteleftum (le ihteleftum)
elbette,mutlaka anlaşmazlığa düşerdiniz
fîl mîâdi (fî el mîâdi)
zaman hakkında, konusunda
ve lâkin
ve fakat, ama
li yakdıye
vuku bulması için, olması için
allâhu
emir, iş
kâne mef'ûlen
yapılması gerekli oldu, yapılacak olan
li yehlike
helâk olması için
men heleke
helâk olan kişi
an beyyinetin
bir beyyineden, delilden
ve yahyâ
ve hayatta kalır, yaşar
men hayye
yaşayan kişi
an beyyinetin
bir beyyineden, delilden
ve inne allâhe
ve muhakkak ki Allah
le semîun
mutlaka en iyi işiten
alîmun
en iyi bilen