الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لاَ يَقُومُونَ إِلاَّ كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ إِنَّمَا الْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبَا وَأَحَلَّ اللّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا فَمَن جَاءهُ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِ فَانتَهَىَ فَلَهُ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُ إِلَى اللّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُوْلَئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
ellezîne
onlar
ye'kulûne
yerler
er ribâ
riba, faiz
lâ yekûmûne
kalkmazlar
illâ
ancak, sadece, den başka
kemâ
gibi
yekûmu
kalkarlar
ellezî
ki o, o
yetehabbetu-hu
ona çarpar, onu hırpalar
eş şeytânu
şeytan
min el messi
dokunmasından, çarpmasından (çarpılması)
zâlike
işte bu
bi enne-hum
onların ..... olması sebebi ile
kâlû
dediler
innemâ
ama, fakat, ancak
el bey'u
alışveriş
mislu
gibi, benzer
er ribâ
riba, faiz
ve ehalle
ve helâl kıldı
allâhu
Allah
el bey'a
alışveriş
ve harrame
ve haram kıldı
er ribâ
riba, faiz
fe
o zaman, artık, bundan sonra
men
kim
câe-hu
ona, kendisine geldi
mev'izatun
bir öğüt
min rabbi-hi
kendi Rabbinden
fe
o zaman, böylece, artık
entehâ
vazgeçti, bıraktı
fe
o taktirde
lehu
onun
mâ selefe
geçen şey, geçmişte olan
ve emru-hu
ve onun emri, onun işi, onun hakkındaki hüküm
ilâ allâhi
Allah'a, Allah'a ait
ve men
ve kim
âde
döndü
fe ulâike
işte onlar
ashâbu en nâri
ateş ehli, ateş halkı
hum
onlar
fî-hâ
orada
hâlidûne
ebedî kalacak olanlar