قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُم مِّن رَّبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاء سَمَّيْتُمُوهَا أَنتُمْ وَآبَآؤكُم مَّا نَزَّلَ اللّهُ بِهَا مِن سُلْطَانٍ فَانتَظِرُواْ إِنِّي مَعَكُم مِّنَ الْمُنتَظِرِينَ
kâle
dedi
kad
olmuş, oldu, olmuştur
vakaa
vaki oldu, vuku buldu
aleykum
sizin üzerinize
min rabbi-kum
Rabbinizden
ricsun
azab
ve gadabun
ve öfke
e tucâdilûne-nî
benimle mücâdele mi ediyorsunuz
fî esmâin
isimler hakkında
semmeytumû-hâ
onu isimlendirdiniz
entum
siz
ve âbâu-kum
ve babalarınız, atalarınız
mâ nezzele Allâhu
Allah indirmedi
bi-hâ
ona
min sultânin
hüccetten, burhandan, delilden (bir şey), bir delil
fe intezırû
artık bekleyin
in-nî
muhakkak ki ben
mea-kum
sizinle birlikte, beraber
min el muntezırîne
bekleyenlerden