واَسْأَلْهُمْ عَنِ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَتْ حَاضِرَةَ الْبَحْرِ إِذْ يَعْدُونَ فِي السَّبْتِ إِذْ تَأْتِيهِمْ حِيتَانُهُمْ يَوْمَ سَبْتِهِمْ شُرَّعاً وَيَوْمَ لاَ يَسْبِتُونَ لاَ تَأْتِيهِمْ كَذَلِكَ نَبْلُوهُم بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ
ves'el-hum
ve onlara sor
an el karyeti elletî
beldeden ki; o
kânet
idi, oldu
hâdırate el bahri
deniz kenarında
iz ya'dûne
haddi aşıyorlardı
fî es sebti
cumartesi gününde (onların yasak uygulama gününde)
iz te'tî-him
onlara geldiği zaman
hîtânu-hum
balıkları
yevme
o gün
sebti-him
cumartesi günü (onların yasak uygulama günü)
şurraan
akın akın
ve yevme
ve o gün
lâ yesbitune
yasak uygulamama (günü)
lâ te'tî-him
onlara gelmiyorlar
işte böylece
neblû-hum
onları imtihan ediyoruz
bi-mâ
şey sebebiyle, dolayı
kânû
oldular
yefsukûne
fıska düşüyorlar