وَلَمَّا سُقِطَ فَي أَيْدِيهِمْ وَرَأَوْاْ أَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّواْ قَالُواْ لَئِن لَّمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ
ve lemmâ
ve olduğu zaman
sukıta fî eydî-him
ellerinin arasına düşürüldü (aklı başına geldi, yanıldığını anladı, pişman oldu)
ve raev
ve gördüler
enne-hum
(kendilerinin), ... olduğunu
kad
olmuş
dallû
dalâlete düştüler
kâlû
dediler
le in
elbette, gerçekten eğer
lem yerham-nâ
bize merhamet etmezse
rabbu-nâ
Rabbimiz
ve yağfir-lenâ
ve bize mağfiret eder
le nekûnenne (le nekûne enne)
muhakkak biz oluruz
min el hâsirîne
hüsrana düşenlerden