وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُّبِينًا
ve ellezîne
ve onlar, o kimseler
yu'zûne
eziyet eder
el mu'minîne
mü'min erkekler
ve el mu'minâti
ve mü'min kadınlar
bi gayri
olmaksızın, olmadığı halde
mektesebû (mâ iktesebû)
kazandıkları şey
fe
bu taktirde
kad
oldu, olmuştur
ihtemelû
yüklendiler
buhtânen
buhtan, iftira
ve ismen
ve günah
mubînen
apaçık