مَّا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ فِيمَا فَرَضَ اللَّهُ لَهُ سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِن قَبْلُ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ قَدَرًا مَّقْدُورًا
mâ kâne
yoktur, olmadı
alâ
üzerine
en nebiyyi
nebî, peygamber
min
den, dan
harecin
bir güçlük
fî
içinde
mâ
şey
faradallâhu (farada allâhu)
Allah farz kıldı
lehu
ona
sunnetallâhi
Allah'ın sünneti
fî ellezîne
o kimseler içinde, arasında
halev
gelip geçti
min kablu
önceden
ve kâne
ve oldu
emru allâhi
Allah'ın emri
kaderen
kader
makdûran
takdir edilmiş