وَالَّذِي قَالَ لِوَالِدَيْهِ أُفٍّ لَّكُمَا أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتْ الْقُرُونُ مِن قَبْلِي وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ اللَّهَ وَيْلَكَ آمِنْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَيَقُولُ مَا هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
ve ellezî
ve o
kâle
dedi
li vâlidey-hi
anne ve babasına
uffın
uf, öf, aman, bıktım
lekumâ
siz ikinize, size
e teidâni-nî
bana vaad mı ediyorsunuz
en uhrece
çıkarılacak
ve kad haleti
ve gelip geçmiş
el kurûnu
nesiller
min kabli
daha önceden
ve humâ
ve o ikisi
yestegîsânillâhe
ikisi Allah'tan yardım istediler
veyle-ke
sana yazık
âmin
îmân et
inne
muhakkak
va'de allâhi
Allah'ın vaadi
hakkun
haktır
fe yekûlu
o zaman dedi
mâ
değil
hâzâ
bu
illâ
ancak, sadece, yalnız
esâtîru
masallar, yazılan şeyler
el evvelîne
evvelkiler, öncekiler