وَلَمَّا فَتَحُواْ مَتَاعَهُمْ وَجَدُواْ بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ إِلَيْهِمْ قَالُواْ يَا أَبَانَا مَا نَبْغِي هَذِهِ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ إِلَيْنَا وَنَمِيرُ أَهْلَنَا وَنَحْفَظُ أَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَعِيرٍ ذَلِكَ كَيْلٌ يَسِيرٌ
ve lemmâ
ve olduğu zaman
fetehû
açtılar
metâa-hum
metalarını, eşyalarını
vecedû
buldular
bidâate-hum
onların sermayeleri, ana malları (erzak ile takas için götürdükleri mal)
ruddet
iade edildi, geri verildi
ileyhim
kendilerine, onlara
kâlû
dediler
yâ ebâ-nâ
ey babamız
mâ nebgî
(daha) ne isteriz
hâzihî
bu
bidâatu-nâ
bizim sermayemiz
ruddet
iade edildi
ileynâ,
bize
ve nemîru
ve erzak, yiyecek getiririz
ehle-nâ
ailemize
ve nahfazu
ve koruruz, muhafaza ederiz
ehâ-nâ
kardeşimiz
ve nezdâdu
ve arttırırız
keyle
bir ölçek (ölçmede kullanılan bir birim, miktar)
beîrin
(yük taşıyan) deve
keyle beîrin
bir deve yükü (ölçüsü kadar)
zâlike
işte bu
keylun
ölçektir, miktardır
yesîrun
azdır (kolaydır)