وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهِ وَهَمَّ بِهَا لَوْلا أَن رَّأَى بُرْهَانَ رَبِّهِ كَذَلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّوءَ وَالْفَحْشَاء إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ
ve le kad
andolsun
hemmet
arzuladı
bi-hi
onu
ve hemme
ve arzuladı
bi-hâ
onu (bayanı)
lev lâ
şâyet, eğer
en reâ
muhakkak gördü
burhâne
delilik
rabbi-hi
Rabbinin
kezâlike
işte böyle, böylece
li nasrife
çevirmemiz için
anhu es sûe
onu kötülükten
ve el fahşâe
ve fuhuş
inne-hu
muhakkak ki o (çünkü)
min ibâdi-nâ
kullarımızdan
el muhlesîne
muhlis olanlar