أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُم مِّنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّأُوْلِي النُّهَى
e fe lem yehdi
hâlâ hidayete ermedi mi
lehum
onlar
kem
kaç, nice
ehlek-nâ
helâk ettik
kable-hum
onlardan önce
min el kurûni
nesillerden
yemşûne
yürürler, yürüyorlar, dolaşıyorlar
fî
orada, de
mesâkini-him
onların meskenleri
inne
muhakkak
fî
içinde, de, vardır
zâlike
işte bunda
le âyâtin
elbette âyetler
li
için
ulî en nuhâ
nehy sahipleri, Allah'ın yasaklarına riayet edenler