فَقَالُوا رَبَّنَا بَاعِدْ بَيْنَ أَسْفَارِنَا وَظَلَمُوا أَنفُسَهُمْ فَجَعَلْنَاهُمْ أَحَادِيثَ وَمَزَّقْنَاهُمْ كُلَّ مُمَزَّقٍ إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّكُلِّ صَبَّارٍ شَكُورٍ
fe
o zaman, böylece, buna rağmen, fakat
kâlû
dediler
rabbe-nâ
Rabbimiz
bâid
uzak kıl
beyne
arası
esfâri-nâ
seferlerimiz
ve zalemû
ve zulmettiler
enfuse-hum
kendi nefslerine
fe
o zaman, böylece, buna rağmen, fakat
cealnâ-hum
onları kıldık
ehâdîse
hadîs, nesilden nesile anlatılan sözler (efsane)
ve mezzaknâ-hum
ve onları parçaladık, dağıttık
kulle
hepsi, bütün, tamamı
mumezzakın
parçalanmış olarak, parça parça
inne
muhakkak
fî zâlike
işte bunda vardır
le
elbette
âyâtin
âyetler
li kulli
hepsi için
sabbârin
çok sabreden
şekûrin
çok şükreden