وَلَوْلاَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّت طَّآئِفَةٌ مُّنْهُمْ أَن يُضِلُّوكَ وَمَا يُضِلُّونَ إِلاُّ أَنفُسَهُمْ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِن شَيْءٍ وَأَنزَلَ اللّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ وَكَانَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ عَظِيمًا
ve lev lâ
ve ... olmasaydı
fadlu
fazl
allâhi
Allah
aleyke
senin üzerine
ve rahmetu-hu
ve O'nun rahmeti
le
elbette, mutlaka
hemmet
hamle yaptı, yeltendi, kastetti
tâifetun
bir grup, bölük
min-hum
onlardan
en
olmak
yudıllû-ke
seni saptırır
ve
ve
mâ yudıllûne
saptıramazlar
illâ
...'den başka
enfuse-hum
nefsleri, kendileri
ve
ve
mâ yadurrûne-ke
sana zarar veremez
min şey'in
bir şey
ve enzele
ve indirdi
allâhu
Allah
aleyke
sana
el kitâbe
kitap
ve el hikmete
ve hikmet
ve alleme-ke
ve sana öğretti
mâ
şey
lem tekun
sen ... olmadın
ta'lemu
sen biliyorsun
ve
ve
kâne
oldu, ...dır
fadlu
fazl
allâhi
Allah
aleyke
sana, senin üzerine
azîmen
büyük, çok büyük