قِيلَ لَهَا ادْخُلِي الصَّرْحَ فَلَمَّا رَأَتْهُ حَسِبَتْهُ لُجَّةً وَكَشَفَتْ عَن سَاقَيْهَا قَالَ إِنَّهُ صَرْحٌ مُّمَرَّدٌ مِّن قَوَارِيرَ قَالَتْ رَبِّ إِنِّي ظَلَمْتُ نَفْسِي وَأَسْلَمْتُ مَعَ سُلَيْمَانَ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
kîle
denildi
lehadhulî (lehâ udhulî)
ona gir
es sarha
köşk, saray
fe
o zaman
lemmâ
olduğu zaman
raet-hu
onu gördü
hasibet-hu
onu zannetti
lucceten
derin su
ve keşefet an
ve açtı
sâkay-hâ
bacakları, ayakları
kâle
dedi
inne-hu
muhakkak ki o
sarhun
bir köşk
mumerradun
parlaklaştırılmış, parlak
min kavârîra
billur camdan
kâlet
dedi
rabbi
benim Rabbim
innî
muhakkak ki ben
zalemtu
zulmettim
nefsî
nefsime
ve eslemtu
ve teslim oldum
mea
beraber
suleymâne
Süleyman
lillâhi (li allâhi)
Allah'a
rabbi
Rab
el âlemîne
âlemler