وَتَحْسَبُهُمْ أَيْقَاظًا وَهُمْ رُقُودٌ وَنُقَلِّبُهُمْ ذَاتَ الْيَمِينِ وَذَاتَ الشِّمَالِ وَكَلْبُهُم بَاسِطٌ ذِرَاعَيْهِ بِالْوَصِيدِ لَوِ اطَّلَعْتَ عَلَيْهِمْ لَوَلَّيْتَ مِنْهُمْ فِرَارًا وَلَمُلِئْتَ مِنْهُمْ رُعْبًا
ve tahsebu-hum
ve onları sanırsın
eykâzan
uyanık
ve hum rukûdun
ve onlar uykudadır
ve nukallibu-hum
ve onları çeviririz, döndürürüz
zâte el yemîni
sağ taraf
ve zâte eş şimâli
ve sol taraf
ve kelbu-hum
ve onların köpeği (Ashabı Kehf'in köpeği)
bâsitun
uzatmıştır, uzatmış vaziyettedir
zirâayhi
iki kol, ön ayakları (hayvanlar için)
bi
ile
el vasîdi
mağaranın dış kısmı, giriş, avlu
levittala'te (lev ittala'te)
muttali olsaydın, yakından görseydin
aleyhim
onlara, onları
le velleyte
mutlaka (geri) dönerdin
min-hum
onlardan
firâren
kaçarak
ve le muli'te
ve sen mutlaka dolardın
min-hum
onlardan
ru'ben
korku ile (korkarak)