وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِن جَاءهُمْ نَذِيرٌ لَّيَكُونُنَّ أَهْدَى مِنْ إِحْدَى الْأُمَمِ فَلَمَّا جَاءهُمْ نَذِيرٌ مَّا زَادَهُمْ إِلَّا نُفُورًا
ve aksemû
ve kasem ettiler
billâhi (bi allâhi)
Allah'a
cehde
cehd ederek, kuvvetli olarak
eymâni-him
oların yeminleri
le
elbette, mutlaka, gerçekten
in
eğer
câe-hum
onlara geldi
nezîrun
nezir, uyarıcı
le yekûnunne
mutlaka olurlar
ehdâ
en çok hidayete eren
min
den
ihdâ
ahed, bir
el umemi
ümmetler
fe
fakat
lemmâ
olduğu zaman
câe-hum
onlara geldi
nezîrun
nezir, uyarıcı
mâ zâde-hum
onlara artırmadı
illâ
den başka
nufûran
nefret