وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ كُلاًّ هَدَيْنَا وَنُوحًا هَدَيْنَا مِن قَبْلُ وَمِن ذُرِّيَّتِهِ دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ وَأَيُّوبَ وَيُوسُفَ وَمُوسَى وَهَارُونَ وَكَذَلِكَ نَجْزِي الْمُحْسِنِينَ
ve vehebnâ
ve biz hibe ettik (ihsanda bulunduk) bağışladık
lehu
ona
ishâka
İshak (A.S)
ve ya'kûbe
ve Yâkub (A.S)
kullen
hepsi
hedeynâ
hidayete erdirdik
ve nûhan
ve Nuh (A.S)
hedeynâ
biz hidayete erdirdik
min kablu
önceden
ve min zurriyyeti-hi
ve onun soyundan, zürriyetinden
dâvude
Davud (A.S)
ve suleymâne
ve Süleyman (A.S)
ve eyyûbe
ve Eyyub (A.S)
ve yûsufe
ve Yusuf (A.S)
ve mûsâ
ve Mûsâ (A.S)
ve hârûn
ve Hârun (A.S)
ve kezâlike
ve işte böylece
neczî el muhsinîne
muhsinleri mükâfatlandırırız