أَلَمْ تَرَ إِلَى الْمَلإِ مِن بَنِي إِسْرَائِيلَ مِن بَعْدِ مُوسَى إِذْ قَالُواْ لِنَبِيٍّ لَّهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُّقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللّهِ قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِن كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلاَّ تُقَاتِلُواْ قَالُواْ وَمَا لَنَا أَلاَّ نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِن دِيَارِنَا وَأَبْنَآئِنَا فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْاْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنْهُمْ وَاللّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ
e lem tera ilâ
görmedin mi
el melei
ileri gelenleri, eşrafı
min benî isrâîle
İsrailoğulları'ndan
min ba'di mûsâ
Musa'dan sonra
iz kâlû
demişlerdi
li nebiyyin
peygambere
lehum(u)
onların
ib'as
beas et, görevli kıl
lenâ
bizim için, bize
meliken
melik, hükümdar
nukâtil
savaşalım
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi)
Allah'ın yolunda
kâle
dedi
hel aseytum
sizden umulur mu, sizin
in kutibe
yazılırsa, farz kılınırsa
aleykum
sizin üzerinize, size
el kıtâlu
savaş
ellâ tukâtilû
savaşmazsınız
kâlû
dediler
ve mâ
ve yoktur, olmaz
lenâ
bizim için
ellâ nukâtile
savaşmamamız
fî sebîlillâhi (sebîli allâhi)
Allah'ın yolunda
ve kad
ve olmuştu
uhric-nâ
biz çıkarıldık
min diyâri-nâ
diyarımızdan, yurdumuzdan
ve ebnâi-nâ
ve oğullarımız
fe lemmâ
artık, fakat ..... olduğu zaman
kutibe
yazıldı, farz kılındı
aleyhim
onların üzerine, onlara
el kıtâlu
savaş
tevellev
yüz çevirdiler
illâ
hariç
kalîlen
az, pek az
min-hum
onlardan
ve allâhu
ve Allah
alîmun
en iyi bilen
bi ez zâlimîne
zalimleri, haksızlık edenleri