فَإِن طَلَّقَهَا فَلاَ تَحِلُّ لَهُ مِن بَعْدُ حَتَّىَ تَنكِحَ زَوْجًا غَيْرَهُ فَإِن طَلَّقَهَا فَلاَ جُنَاحَ عَلَيْهِمَا أَن يَتَرَاجَعَا إِن ظَنَّا أَن يُقِيمَا حُدُودَ اللّهِ وَتِلْكَ حُدُودُ اللّهِ يُبَيِّنُهَا لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ
fe
o zaman, o taktirde, bundan sonra
in tallaka-hâ
eğer onu boşarsa
fe
artık
lâ tahıllu
helâl olmaz
lehu
ona
min ba'du
sonradan
hattâ
olmadıkça, oluncaya kadar
tenkiha
nikâhlanır
zevcen
eş, zevce
gayra-hu
ondan başka
fe
o zaman, o taktirde
in tallaka-hâ
eğer onu boşarsa
fe
o zaman, o taktirde
lâ cunâha
günah yoktur
aley-himâ
onların ikisi üzerine, ikisine
en yeterâceâ
dönmeleri
in zannâ
eğer zannettiler ise, inanırlarsa
en yukîmâ
ikame etmek, ayakta tutmak, yerine getirmek
hudûda allâhi
Allah'ın hudutları, sınırları
ve tilke
ve işte o, bu (bunlar)
hudûdu allâhi
Allah'ın hudutları, sınırları
yubeyyinu-hâ
onu açıklıyor
li kavmin
bir kavim (toplum) için
ya'lemûne
biliyorlar, bilirler