إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلَ اللّهُ مِنَ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِهِ ثَمَنًا قَلِيلاً أُولَئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلاَّ النَّارَ وَلاَ يُكَلِّمُهُمُ اللّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلاَ يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
inne
muhakkak
ellezîne
o kimseler, onlar
yektumûne
ketmederler, gizlerler
mâ
şey(ler)
enzele
indirdi
allâhu
Allah
min el kitâbî
kitaptan
ve yeşterûne
ve satıyorlar
bi-hi
onu
semenen
bedel, ücret, değer
kalîlen
az
ulâike
işte onlar
mâ
şey(ler)
ye'kulûne
yiyorlar
fî
içinde
butûni-him
(onların) karınları
illâ
ancak, sadece, den başka
en nâre
ateş
ve lâ yukellimu-hum(u)
ve onlarla konuşmaz
allâhu
Allah
yevme el kıyâmeti
kıyâmet günü
ve lâ yuzekkî-him
ve onları tezkiye etmez, temize çıkarmaz, temizlemez
ve lehum
ve onlar için, onlara (vardır)
azâbun
azap
elîmun
acıklı, elîm