فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ أَنِّي لاَ أُضِيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِّنكُم مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَى بَعْضُكُم مِّن بَعْضٍ فَالَّذِينَ هَاجَرُواْ وَأُخْرِجُواْ مِن دِيَارِهِمْ وَأُوذُواْ فِي سَبِيلِي وَقَاتَلُواْ وَقُتِلُواْ لأُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَلأُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الأَنْهَارُ ثَوَابًا مِّن عِندِ اللّهِ وَاللّهُ عِندَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ
fe istecâbe
o zaman, icabet etti, dualarına cevap verdi
lehum
onlara, onlar için
rabbu-hum
onların Rabbi
ennî
muhakkak ki ben
lâ udîu
zayi etmem, boşa çıkarmam
amele âmilin
amel edenin amelini
min-kum
sizden
min zekerin
erkeklerden
ev unsâ
ve ya kadın
ba'du-kum
sizin bir kısmınız
min ba'dın (ba'du-kum min ba'dın)
bir kısmınızdan : (birbirinizden)
fe ellezîne
artık onların
hâcerû
hicret ettiler
ve uhricû
ve çıkarıldılar
min diyâri-him
kendi yurtlarından
ve ûzû
ve eziyet edildiler
fî sebîlî
benim yolumda
ve kâtelû
ve savaştılar
ve kutilû
ve öldürüldüler
le ukeffirenne
mutlaka örteceğim
an-hum
onlardan
seyyiâti-him
onların günahlarını
ve le udhılenne-hum
ve onları mutlaka sokacağım
cennâtin
cennetler
tecrî
akar
min tahti-hâ
onun altından
el enhâru
nehirler
sevâben
sevap, mükâfat olarak
min indi allâhi
Allah'ın katından
ve allâhu
ve Allah
inde-hû
onun katında
husnu es sevâbi
sevabın, mükâfatların en güzeli