وَلَمَّا رَأَى الْمُؤْمِنُونَ الْأَحْزَابَ قَالُوا هَذَا مَا وَعَدَنَا اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَمَا زَادَهُمْ إِلَّا إِيمَانًا وَتَسْلِيمًا
ve lemmâ
ve olduğu zaman
ree
gördü
el mu'minûne
mü'minler
el ahzâbe
birlikler
kâlû
dediler
hâzâ
bu
mâ vaadenallâhu
Allah'ın vaadettiği şey
ve resûlu-hu
ve onun resûlü
ve sadakallâhu (sadaka allâhu)
ve Allah doğru söyledi
ve resûlu-hu
ve onun resûlü
ve mâ zâde-hum
ve onlara artırmadı
illâ
yalnızca, sadece
îmânen
iğrenç, kızdırıcı husus
ve sâe
ve kötü, fena